Daha çok ölebilmek için daha çok yaşamak
Yaşayan vazgeçiş, somut inançsızlık
Kim mutluysa yalan söylüyodur, napsak toplu intihar falan mı etsek
Bunca stres, korku, nefret, ölüm....
Geç lan bunları, sende biliyorsun ki ellerimizin ötesi cennet, asfaltın altı toprak, kıyafetlerimizin ardı doğa, hayallerimizin ardı gerçek, mezarın üstü çiçek, nefretin ardı aşk
Birazcık dişini sıksan, birazcık dirensen, birazcık üretsen doğuracaksın körpe dünyayı, taze ilişkileri, güzel kokan çorbaları, inanamayacak kadar korkak olduğun için dökülüyor ağzından bu laflar
Ben şimdi sana inanıyorum ya kuzum, inanıyorum ya içi parlayan güzel gözlerine, o çok ince düşünceliliğine
Bir o kadar da inanmıyorum, eminim sanki her şey bozulacak, bütün güzellikler çirkinleşecek, ellerin kuruyacak, gözlerin donuklaşacak, sevgin nefrete dönüşecek, eşitliğimiz iktidara dönüşecek, saçların yapaylaşacak, tatlı sözler laf sokmalara dönüşecek ve daha bir sürüsü bunlar sadece fragman
Beni böyle düşünmeye itenler mi suçlu yoksa onları bu hale getiren şartlar mı ?, yargılarımı bu kadar kesin kılan ben mi suçluyum yoksa ailem mi, yoksa onların aileleri mi, çevrem mi geçmişim mi ?
Seçenler mi suçlu yoksa seçemeyenler mi ?
Şüphe mi suçlu, kesinlik mi ?
Dil bilgisi mi suçlu, serbestlik mi
Özgürlüğün sınırı nerde biter ?
Samimiyetimizin ardı şov, onun ardı samimiyet, onun ardı şov
Şovmimiyet ouroborosu
Savaşanlar gerçekten savaşıyor mu, savaşmayanlar savaşanlar da kusur mu buluyor yoksa hepsi biraz kusurlu mu ?
Her şey kusurluysa neye göre seveceğiz ?
Ne kadar seversen sev ne birisine bi yerden sonra tahammül edebilirsin ne de kendine
Bu yüzden insanlar arasında yalnız kalmak, yalnızken insan içine çıkmak istersin
Konuşurken susmak, susarken konuşmak istersin
Anlatırken samimi olmak, samimiyken imaj çizmek istersin
Evet ! Kesinlikle bütün bunların ardında kazanacak tek bir güç var, yaşam, sevgi, güzellik, huzur
Bir şeyi içselleştirmek aslında ona yabancılaşmak anlamına geliyor
Gerçeğin teyit etmediği her doğru, doğruluğunu kaybedip boş inanca dönüşüyor, sonra o doğrunun artık bir anlamı kalmıyor ama yine de içinde duruyor
Sonra bir bakıyorsun gerçeğin teyit etmesi izafi
O zaman doğru ne ?
Düzen ne, kaos ne ?
DENGE NE UZLAŞMA NE SENTEZ NE
Geçmiş, gelecek, şu an ne ?
Varlık ne yokluk ne ?
Bugün mutlusun ve eminsin, yarın mutsuzsun ve dağılmışsın
İnsana statiklik mi gerek ? Değişmeden duramazsın, aynılığın fazlası ölüm, değişimin fazlası kimliksizlik
Hangi taşa tutunacaksın deprem oluyor
Taşa mı dönüşeceksin, yoksa depremin kendisi misin ?
TEKRAR DENGE NE ?
Ayarı tutturabilir misin yoksa ayarlar mı seni tutturur ?
İrade mi determinizm mi ?
Yoksa otodeterminizm mi ?
TEKRAR SENTEZ NE ?
Yükselir misin, yığılır mısın ?
Yaratabilir misin, makineleşir misin ?
Etken misin, edilgen mi ?
Bu sorulara verecek cevapların mı var ?
O zaman neden geleceği görmüyorsun ?
Eksik misin kusurlu mu, tamam mısın mükemmel mi ?
Baksana hem savruluyorsun hem seçiyorsun, hem belirleniyor hem belirliyorsun, kedinin lazeri kovalaması gibi
Peki o zaman son bir soru, sonra ben kaçıyorum,
Yaşam mı suçlu, ölüm mü ?
Yaşam - Ölüm Ouroborosu
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder