30 Ağustos 2013 Cuma

Göktuğ Öyle Bir Adamdı

Görmek ölçek gibidir,hani coğrafyada olan
Ölçün azaldıkça gördüğün alan artar
Senin ölçün ondan daha küçüktür,bununla övünmezsin,öyledir sadece
O der ki orası bir sokak
Sen dersin ki orası bir mahalle
Hayır! inanmaz!
Orası bir sokak der.
Sen dersin ki,bence orası bir mahalle ama bir şehir de olabilir
Hayır! Orası bir sokak der ve sorgulatmaz
Göktuğ ülkeyi görürdü ve o öyle bir adamdı

Göktuğ'un gözleri olmayabilirdi

Göze ihtiyacı yoktu onun ki
Kalbi gözlerinden daha iyi görürdü
İnsanlar birbirini yargılardı götüne göre her gece
Göktuğ bakardı ve siktir çekerdi

Göktuğ öyle bir adamdı

Bakmakla görmek arasında fark vardır derler
Doğrudur bence
Bakmayı yıllar önce bırakmıştı zaten Göktuğ
İnsanları bakmaktan görmeye itelemeyi çalışırdı sadece
Sikinde değildi nerede olduğu
Sadece anlaşılma isterdi o
Bir de sevgi
Göktuğ yardım ederken sırtından vuruldu

Göktuğ öyle bir adamdı

Öfke kötüdür derler
Bence de kötüdür öfke
Gözlerini karartır,insaniyetini kişisel bir duyguya dönüştürür
Göktuğ öfkelenmedi
Öfkesini midesine attı
Ve midesine olabildiğince sindirip
Öfkeyi küfüre çevirdi
Ve olabilecek en zararsız şekilde attı onu dışarı

Göktuğ öyle bir adamdı

Türkiyenin yüzde altmışı aptaldır dedi Aziz Nesin
Farklı mıydı yoksa böyle kalmış aklımda
Bence sadece Türkiye değil
Dünyanın yüzde doksan dokuzu aptal
Ve o yüzde bir hayatının kırıklarını sanatla yamar
Azdır onlar
Belli bir kısmı tarihe geçer
Daha büyük bir kısmı ise tarihe geçmez,isimsiz kahramanlar olurlar
Göktuğ hayatını sanatla tamir ederdi
Ve her gece ölürken bir yandan yaratırdı
Çöküşünü insanlığa faydalı hale getirirdi
O isimsiz kahramanlardandı
Çünkü

Göktuğ öyle bir adamdı

Bir kuşun kanatlarını kırın
Onu yerde yürümeye ikna edebilir misiniz?
Asla!
O süzülmeyi görmüştür çünkü
Rüzgarın gözlerine vuruşunu yaşamıştır
Göktuğ da uçardı
Onu yere indirmeye çalışanları sallamazdı
Çünkü o bilirdi süzülmek varken zıplamak nedir ki!?
Göktuğu zincirlere vurun
Zindanlarda çürütün
Eziyet edin
Öldürün
Asla vazgeçmeyecekti sevmekten
Çünkü o uçmayı tatmıştı
Çünkü

Göktuğ öyle bir adamdı

İnsanlar acılarını tutamaz,patlarlar
Üçüncü sayfayı süsleyecek haberler çıkarırlar
Zarar verirler,yıkarlar
Göktuğ sadece kendine zarar verdi
Çünkü o kocaman vicdanı asla elvermezdi
Zulme ve kahpeliğe
Niye böyle yaptı derseniz

Göktuğ öyle bir adamdı

Kardeşimdi

O harbi bir insandı.






20 Ağustos 2013 Salı

Realizm ile İdealizmin Aşkı

Seni ilk gördüğümde bakmıştım gözlerine. '' O gözlerine . ''  Beni benden alıp , denizin ortasında yalnız başıma bırakan gözlerine. Hani şafak sökerken , serin bir rüzgar yüzünü okşar , bu rüzgar havadaki o kararsızlık ve karışıklıkla , aynı zamanda karmaşadan doğan müthiş uyumla birleşip , ensende bir ürperti yaşatır , gördüklerin seni coşturur , kalbin ise çöküşle doğuşun arasında bocalar ya , bir bakışın bunları yaşatmıştı bana.

- Ne dediğini bilmiyorsun sen !

- Hayır ! Hayatımda ilk defa ne dediğimi çok iyi biliyorum ! İlk defa yaşıyor ve aynı zamanda ölüyorum! Gözlerim seni arıyor , bir mıknatısın öbür mıknatısı araması gibi , sabahın ilk ışıklarının denizdeki yansımasını kuru bir ağacın dallarının arasından izlemek gibi , bir hayvanın yaşam sevinciyle bir Norveçlinin ölüm istenci gibi !

- Bir çukura düşmüşsün sen ve hayatı o çukurdan ibaret sanıyorsun. Halbuki hayat o kadar tiyatral değil. Bir kaç saat sonra güneş doğacak , eve gideceksin , ekmekten bir parça koparıp ağzına atacaksın. Üstünü çıkarıp yatakta bir öküz gibi uyuyacaksın. Mutlu olabileceğini mi sanıyorsun !? Asla mutlu olamayacaksın!

- Mutlu olmayı isteyen kim realizmin melek yüzlü şeytan taklidi yapan meleği ! Sen bir Nastasya Fillippovna'sın , realizmle kendini şeytan yapmaya mahkum etmişsin , halbuki bir idealizim meleğisin. Bense asla bir Mişkin olamayacağım ama bir Rodion Romanoviç olabilirim.

( Bir süre denize bakıp düşündü ve devam etti )

Mutlu olup napacakmışım bir ahmak gibi yaşadıktan sonra ! Sabahın yedisinde , bok gibi bir mideyle traş olduktan sonra ! Renkleri göremedikten , üstümde gezinen küçük örümceklere üflemedikten , rüzgarda tüyleri dalgalanan bir karganın gözüne bakmadıktan sonra ! Şişman , hamile , siyah bir köpeğin pembe dilini görmedikten sonra ! Varsın mutluluk senin olsun , ben hayallerde dolu dolu yaşamaya razıyım ! Ama şunu unutma , beyazları giydiğimiz zaman , sen mutluluğu aramakla geçmiş mutsuz bir ömür yaşamış olacaksın. Ben ise mutluluğu aramak yerine bütün hisleri yaşayan , hemde tam anlamıyla yaşamış bir sanat parçası olacağım !

- Madem öyle , niye süslü püslü cümlelerle aşkını itiraf ediyorsun bana ?! Madem aramıyorsun mutluluğu , niye bana hislerini anlatarak mutlu olmayı delicesine istiyorsun ?! Yalancısın işte , kendini kandıran bir yalancı !

- Ben mutlu olmayı istemiyorum. Seni istiyorum ! Seninle sarı da  , kahverengi de , beyaz da , yeşil de olmak istiyorum. Sen '' O '' sun çünkü. Bir Serdar Ortaç zımbırtısının yanındaki Beethoven senfonisisin. Çamurlu kıyının ilerisindeki açık denizsin , Rodion'un yaralı ve çılgın kalbine ulaşabilen Sonya olabilirsin.

- O romanları bende okudum ,  ve onları roman yapan şey ne biliyor musun ? Gerçek olmamaları ! Sen benim kendimi zehirlediğimi sanıyorsun ama zehirli olan ben değilim , Dünya ! Ve zehirin içine gırtlağıma kadar batmışken nasıl temiz olabilirim ? Senin gibi kendimi mi kandırayım ? Soyutlayayım mı kendimi ? Nasıl hayatta kalacağım peki ?

- Güneş nasıl hayatta kalıyorsa öyle kalacaksın , insan elinin değmediği tabiat her gün nasıl sanatını icra ediyorsa öyle kalacaksın. İçindeki kudretin farkında değilsin , istersen her şey olabilirsin , cehennemde bir melek , siyahta bir beyaz , zehirin içinde bir panzehir. Kendimi kandırdığımı mı sanıyorsun ? Kendini kandıran sizsiniz ! Dünyanın değişemeyeceğine inanmış olanlar ! Sadece müzik dinleyin , yanıldığınızı anlayacaksınız ; bahçedeki su birikintisinin içinde düşmüş bir karıncayı kurtarmak , bu bir devrimdir ! , Bu dünyayı değiştirmektir ! , Düşünmek ! Bu bir devrimdir ! , Devrimcileri düşün ! Hepsi dünyayı değiştirebileceğine inanıyordu ! Bugün onları mı hatırlıyoruz ve konuşuyoruz yoksa paradigmanın sıradan kum tanelerini mi ?

- Onların bir şey değiştirebildiğini mi sanıyorsun ! ( Gözünde bir damla yaş birikmişti ) Değiştirdilerse dünya niye bu halde ! Ben istemiyor muyum sanıyorsun kuşların kanatlarına tutunup gitmeyi ! Bir kar tanesi gibi özgürce süzülmeyi ! Hayatımı bir Rodionla paylaşmayı ! Ama korkuyorum anlasana ! ( Artık resmen ağlıyordu ) Gerçekliğin güneşi balmumu kanatlarımızı eritecek diye korkuyorum ! Sabah yedi hayallerimizi çalacak biliyorum , içimdeki şeytan Rodion'u yaralayacak biliyorum , hamlığın Rodion'u , yetişkinliğin Generali olacak biliyorum ! Nefret ediyorum bu dünyadan ! Bende sevebilmek istiyorum !

- Onların devrimleri paradigmayı değiştirmedi belki ama , güzel insanların kalplerine aşkın tohumlarını serptiler ! ( O da ağlamaya başlamıştı ) Onlar öğretti bize özgür olmayı ! Kafamızın içindeki zindanlardan çıkmayı ! Sen istemedikten sonra hiçbir şey seni korkutamaz , sen istersen bir melek olabilirsin , gerçekliğin griliğine kırmızı bir siktir çekebilirsin ! Şimdi hiçbir şeyden korkma ve elimi tut , müziği sende duyacaksın. Gel meleğim onlara bizi sindiremeyeceklerini ve aşkı öldüremeyeceklerini gösterelim ! Gel meleğim , gerekirse biz de ölelim ama aşkımızla öldükten sonra geri gelip Sith'lerin ağzını açık bırakan Obi Wan gibi gelelim. Gel meleğim gülerek yürüyelim ölüme , gel meleğim , biz de aşkın içinde eriyelim. Seni çok seviyorum meleğim ve sevgiye gidiyoruz...

El ele tutuşarak güneşe yürüdüler.









13 Ağustos 2013 Salı

Duneçka'ya Mektup

Sevgili Duneçka,

Gözüm uzakları görmüyor,biliyorsun miyopum.Ama kulağım uzakları duyuyor,müzik gibi geliyor hayat bana.İnsanların kullandıkları her sözcük,ses tonları uzun bir senfoninin parçası gibi,bazen eşsiz bir arpej oluyorlar,bazen sinir bozucu,uyumsuz akorlar,harmoniler oluyorlar.Ve ben bu senfoninin yazarı,kayboldum şarkımın içinde,kalbimin derinliklerinde bir ışık var hala,bana yolu gösteren.

Sevgili Duneçka,ışıklar var ya,hepsi bir şeyler anlatıyor biliyor musun? Öğlen güneş tepedeyken bir şeyleri,ruhunu,hissettiklerini bize haykırıyor.Batarken kırılıyor,karanlık çökerken bize sitem ediyor.Sevgili Duneçka,her gün gökyüzünün benzer tablolar oluşturduğunu sanıyoruz ya,yanılıyoruz,her gün farklı bir şarkı,özleri aynı,gözleri farklı.Fotonlar bize çarpıp enerjilerini veriyorlar ya,aslında her seferinde farklı çarpıyorlar.

Bazen güneşten bunalırken üşürsün Duneçka,yani böyle işte,hayat koca bir dramatizm ile kuru bir realizmden ibaret bazen.Bazen metafizik bir sahne.

Duneçka bunları sana niye anlatıyorum bilmiyorum.( Daha klasik bir cümle kurabilir miydim? ) Ama öyle bilmiyorum gerçekten.

Sen gururlu bir kızsın,akıllısın,güzelsin,asilsin.Beni sen anlarsın diye düşündüm belki de.Çünkü ruhum koyu mavi,lacivert ve siyah çırpınışlar içinde,pembe,turuncu ve kızıl bir isyana ve anlayışa ihtiyacım var heralde ve en önemlisi beyaza,saflığa ve asalete yani mermer rengine ihtiyacım var.Biraz cüretkar olduğumu biliyorum Duneçka,kusuruma bakma,yeşilliğimden ileri geliyor bu hareketlerim.

Sevgili Duneçka,hani bazen deniz kenarında otururken akşam vakti,ay gökte parlar ve tektir,kendisinden başka hiçbir şeyin gözükmesini istemez.O ay'ı çevreleyen karanlık olmak istiyorum ve böyle hissetmemi sağlayacak bir tek sen varsın dünyada Duneçka! Ölmekte olan vücuduma bir nefes olabilirsin Duneçka.

Biliyorum,çıkarlarımdan dolayı seni seviyormuşum gibi geliyor sana ama inan ki seni sevmeme sebep olan sana muhtaç olmam değil,sana muhtaç hissetmeme sebep olabilmendir. Evet Duneçka,geleneklerinizi,tabularınızı,rutinlerinizi hiçe sayıyorum ve seninle bu kadar açık konuşuyorum.Çünkü ben buyum ve seninle maske takmamdansa yüzümü göstermemi tercih edeceğini biliyorum. Duneçka,hastayım,dengesizim,dalgınım,yorgunum,yanlışım ve hayalperestim ve bütün bunlarla seni seviyorum,geri dönmesen bile bundaki dürüstlüğün ve samimiyetin için minnettarım.

Tüm kalbimle seni seviyorum dünyanın en güzel tablosu.


13.08.2013