26 Mayıs 2013 Pazar

Bir Sarhoşun Ölümü

''Bir oksijen molekülü karbonhidratla tepkimeye girdi,bağlarında depoladığı enerjiyi salıverdi,eksilmişti.Farkında olmadan hemoglobine yapıştı,oradan oraya savruluyordu,özgürce dolaştığı havadan alınmış;karbonlara,hemoglobinlere mahkum edilmişti,en sonunda yorgun ve pataklanmış bir şekilde karbona yapıştırıldı,tekrar havaya atıldı.''.Gözüne ışık vurup,dikkati dağılmadan önce bunları düşünüyordu.''Tanrım,bu oksijen molekülüne ne yaptım ben?''.Kalktı,yaşadığı her an dünyaya verdiği zararların bilinciyle.''Biz insanlar aynı bedenlerimiz gibi yaşıyoruz,insanların özgürlüklerini alıyoruz,pataklıyoruz,yoruyoruz;hem sadece insanların mı,hayvanların,canlıların,maddelerin bile.''Altındaki çimlikte uzamış otlardan yoldu.Parmaklarıyla oynamaya başladı.Oynarken otun köklerinden sonra tekrar sapın geldiğini fark etti,yolduğu otun kökleri başka bir otun kökleriyle sarılmıştı,ikinci ot ilkini ölümde yalnız bırakmamıştı.''Hangi iki insan yapar ki bunu birbiri için,belki çok özel olanları;yaşam organlarını birbirine bağlayan bu iki aşık tek başlarına yaşamayı göze alamamışlar.''.Galiba boğuluyordu,çimlerin üstünde durmuş bunları düşündüğüne göre kimse tarafından anlaşılmıyordu,o da kendi mental çöküşünü natüralist zırvalarla süslüyordu.Çöküşünün ağırlığı ivmeli bir şekilde içine doluyordu.''Niye hissediyorum gerçekte olmayan bir ağırlığı,hani madde yoktan var edilemezdi,hani beş duyu yeterliydi,bu baya boru gibi ağırlık.''Çökerken ellerine baktı ve arkasındaki yeşili gördü.''Yok olsaydım daha iyi olmaz mıydı ama ya yoklukta tahmin ettiğimizin aksine ağırsa içimizdeki gibi.''.Bir silah sesi duyuldu o anda,yüz üstü çimlere devrildi,dönüp katiline bakamadı ama o biliyordu katilini,vücudundan sızan kanın içindeki oksijenler özgürlüklerine uçarken kanındaki su otları besliyordu.Doğa intikamını almıştı bu gereğinden fazla düşünen canlıdan.O canlı ise orada yatmış köklerini saracak bir başkasını bekliyordu.



23 Mayıs 2013 Perşembe

Sonsuz Bunaltı

''Bakma bana öyle!''.Dizlerini göğsüne çekmiş,cenin pozisyonunda oturuyordu salondaki kanepenin üstünde.Yalnızlık mı fazla geliyordu,ateşli nöbet mi geçiriyordu bilinmez ama alnında boncuk boncuk terler birikmişti.Karşısında oturuyordu o,ellerini bağlamış,müthiş bir ciddiyetle,dik bakışlarıyla delip geçiyordu kendisini.''Senin gözlerin,gözlerin nasıl böyle,içinde okyanusları,ormanları ve evreni görebiliyorum.''.Cevap alamıyordu,aldığı tek şey bıçak gibi bakışlar ve sessizlikti.''Git buradan!Yalnızlığım yeter bana!Hem niye yetmeyecekmiş ki,çayımı demler resim çizerim,içinde senin olmadığın mavi bir resim!Kırmızı girdin hayatıma,siyaha boyadın ve gidiyorsun!Lanet olsun sana çık kafamdan!''.Gözlerinde birikmişti yaşlar ve şimdi sessizce süzülüyorlardı.Duvarlar ileri geri gitmeye,avize sallanmaya başlamıştı,kitaplar düşüyordu raflardan,bardaklar masadan atlıyordu.''BAKMA!BAKMA DEDİM SANA!''.Dinletemedi kendini,hiç dinletememişti zaten,''Git buradan,öldürdüğün yeter beni,bir de eziyet etme!''.Kalktı,oturduğu sandalyeye bir tekme savurdu,sandalye devrildi,salonun ortasında yıkık dökük eşyalarla kaldı.