Geceleri huzursuz olan insanları engelleyebilecek bir şey
yoktur. Gözlerini kapamakta istemiyordu, açmakta. Nefretiyle sevgisi
bütünleşmiş kıvranıyordu. Aklına geldi kaybettikleri, toprakla sonsuzluğu bir
bütün gibi tanımasına sebep olanları. Parça parça yok olmuştu hepsi. İlk giden
geldi aklına, bebekti daha. Hunharca gülerdi basit şeylere. Cee-eeeee yapardı
gülerdi. Burnuna basıp biiiip yapardı, gülerdi. Çok güzeldi, yeşil gözleri
vardı. Eline ne alsa bir şeylere çevirirdi. Kartondan evler yapardı, çöplerden
kuleler yapardı. Sarıldığı zaman yeşil gözleri ıslak ıslak olurdu. Döve döve
öldürdüler onu, işkencede gitti. Birileri onu dövdü, birileri de izledi. Ölünce
de hiçbir şey olmamış gibi arkalarını dönüp başka çocukları öldürmeye gittiler.
Bir tek annesi, bir de o yandı ona, yitip gittiler sonra.
Sonra öbürü, çocuktu onun gibi, bunun gözleri kahverengiydi.
Zıplardı sürekli, koşardı. Bu da çok güzel gülerdi, hayalleri vardı, bir gün
Tarzan olmak isterdi, bir gün astronot, bir gün ressam. Severdi herkesi, sıcak
bir gülümsemeden başka bir şey istemezdi. Kızardı iteledikleri zaman,
kahverengi gözleri insanlıkla dolardı. Ağlamazdı ama, başını eğerdi. Sokağa
attılar onu, evsiz kaldı. Açlıktan öldü. Bir gün boyunca kimse anlamadı
öldüğünü. İkinci gün alıp kimsesizler mezarlığına gömdüler, hatırlanmadı bile.
Öbürü geldi sonra, siyah gözlü olan. Ürkekti bu, korkardı yok olmaktan. Sık sık sarılırdı insanlara, dertlerini anlamak isterdi, belki elinden bir şey gelir diye. Yardım etmek isterdi, beraberce gülmek isterdi. Oyunlar yapardı, şarkılar söylerdi. Şarkıları çok güzeldi. Tutup attılar onu camdan aşağı. Çarpık gülümsemesi kanlı ağzında kaldı.
Sonraki hırçındı. Elaydı gözleri. Başına bir şey gelmesin
diye iteklerdi insanları. Önemsenmek isterdi, birileri gözlerine baksın
isterdi. Elinden her iş gelirdi, birileri görsün onu diye her şeyi becerir, her
şeyi öğrenirdi. Sürgün ettiler onu. Hasretinden öldü.
Sonraki sevgi doluydu. Maviydi gözleri. Tek istediği
güzellik yapmaktı. Ağaçlar dikmek isterdi her yere. Gülümsemek isterdi sürekli.
Hayvanların özgür olmasını, koşmalarını isterdi. Bağırırdı, çağırırdı, onların
derdini anlatmaya çalışırdı. Onu vurdular.
Öbürü çok mutsuzdu. Griydi gözleri. Öfke doluydu, yok etmek
isterdi katilleri, zalimleri. İçten içe inanırdı güzel şeylere. İçten içe
düşlerdi çiçekleri ama bir türlü güvenemezdi bir gün güzelliği göreceğine. Bu
yüzden kendini yıpratırdı, insanları da yorardı, hiç huzur bulamadı, ağlardı
hep. O mide kanaması geçirdi, kan kustu. Kurumuş kanı kaldı yerde.
Sonraki turkuaz gözlüydü. Zehir gibiydi. Her şeyi bilirdi,
anlardı, hem severdi, hem inanırdı, hem öğretirdi, hem öğrenirdi. Ateş gibi
parlardı zulmü görünce. Linç etmeye kalktılar onu, kurtuldu. Vurmaya kalktılar,
yine ölmedi. En sonunda hainin teki geldi, boğazladı onu. Kendi kanında
boğuldu.
Bu hain yeryüzünün en korkak insanıydı. Gözleri yoktu. Hiçbir şeye inanmaz, ne kendini sever, ne insanları sever, maskeler takar durur, çırpınır kendini göstermeye çalışır, çalıştıkça daha derin batardı. Bu da döndü durdu, döndü durdu, vicdanı kaldıramadı yaptığını, kendi mezarını kazdı, yattı diğerlerinin yanına, sıktı kafasına.
Artık bir tek o var. Kabuk gibi, bomboş. Ne gözleri görür,
ne kulakları duyar, ne tat alabilir, ne hissedebilir. Ne sıcaklar, ne üşür. Ne
sevinir ne üzülür. Ne yapar, ne yapmaz. Geceleri huzursuz olan insanları
engelleyebilecek bir şey yoktur. Tuzlu su doldu ciğerlerine. Boğulacak o da
okyanusta.
03.01.2016 03.36