26 Aralık 2014 Cuma

Sis

Beyaz
Puslu ve kirli bir beyaz
Gözlerimi açtığımda ilk gördüğüm şeyler bunlar
Sanki kanım kılcallarıma hiç uğramadan ana damarlarımda şöyle bir geziyor ve gidiyor
Ne rüyaya benziyor ne gerçeğe
Geçmiş hayatımının bir gölgesi veyahut yansıması gibi
Tatsız, kokusuz, cansız
Sevgisiz

Çekilip kenara mızmızlanamazsın
Veyahut ağlayamazsın
Az bir zamanı var olmaya ayıramazsın
Sis seni yutar ve kurgulanmış histerik kahkahalarla boğulursun
Burada şaşırmaya yer yoktur

Kalbimi hissetmiyorum
Nefreti bile hissetmiyorum
Hissetmiyorum
Sanki birisi kalbimi alıp bin kat naylona sarıp yerkürenin olabilecek en derinine gömmüş

Binlerce yatak dizilmiş yanyana
Binlerce varlık bağlanmış deri kayışlarla
Okyanusun en dibine gömülmüşler
Bütün boşluklarına nüfuz etmiş tuzlu su, nasıl konuşsunlar?

Moleküllerin bile etkileşmediği bir durgunluk, duyumsamazlık
Ağzımda aseton tadı bırakıyor

Kurgulanmış umutların binlerce plastik çöp ve bozulmuş bir elektrik süpürgesinin yüzdüğü, kanalizasyonların döküldüğü bir gölün üzerindeki yansımaya yüklendiği bir YALAN!
Dökülen kanalizasyonun yansımanın altında nefes almaya çalışan zehirlenmiş kurbağayı görmeye izin vermediği

Bin çeşit karakter ve fraksiyon
Hepside kurgulanmış
Artık rastgele filizlenmiyor tohumlar
Başkaldırmıyor kimse bu mücadeleye
Hepsi sisin bir parçası

Hayat adı altında kandırıldığımız dev bir prodüksiyon
Çirkin bir kumpas
Gözleri ışıldamıyor artık kimsenin
Hepimiz önceden kurgulanmış bir otomasyonun parçalarıyız
Çiçekler mi?
Fabrika var şimdi o arazide
Egzoz renginde iğrenç bir pus
Hepimizin etrafını sarmış
Yaşamı alıp götürüyor damarlarımızdan
Artık hissetmiyorum o sıcaklığı
Çünkü öldü
Geri gelmemek üzere kayboldu
Varlığının son zerresini zehirlenmiş hayvanlarda kaybetti

Şimdi karanlık bir taşra otobanının kaldırımına yapışmış bir erimiş plastik parçası herşey
Umutların tuzlu suda boğulduğu bir yankı
Birazda kimyasalla tabiki

Boşa giden ve ivmeli şekilde tükenen bir çığlık herşey
Koca kafalı yavrular
Ve gülümseyen insanların anılarıyla
Kanamakta olan ciğerlere verilebilecek tek şey anlamı öldüren ve yok eden bir yalan morfini
Kandırmacanın gerçeğe dönüştüğü yer burası
Gözlerini dikip sisin ortasına bir yalanın içinde olduğunu bilmek
Haykırmak ve tükenmek
Tükenmişlikle beslenen bu sis
Otogarlar ve çöplükler
Köprüler ve mezarlar
Ve bütün bunlara şahit dağlar
Hepsi beyaz ve kirli bir sisin parçası
Bu sisin kendisi bir robot bir sunilik ve bu sisin babası ölümdür

Bu sis bütün hakların ve güzelliklerin kuru bir ekmek parçasına dönüştürüldüğü yerdir



4 Aralık 2014 Perşembe

Gözler

Herşey kapkaranlıkken gördüğüm tek şey o gözlerdi.
Evet diyeceksiniz ki sen gözlere takılı kalmış klişeci bir aptalsın.
EVET ÖYLEYİM.
Ama kardeşler o gözleri size anlatmama izin verin.
Siz hiç boşlukta hissettiniz mi bilmiyorum
Ben hissettim.
O gözlere baktığım an boşlukta hissetmek ne  demek, boşluğun kendisi oluyorum.

Yok oluyorum.

O gözler ki içimi neşeyle doldurabilen tek çift şey ve bana sevgiyi hatırlatan
Ellerini öpmek istiyorum gözlerine bakarken
Yeryüzünde var olmuş bütün her şeyden daha güzel hisleri uyandırıyor bunlar bende
Siyah beyaz bir akşamda siyah beyaz gözlerle bakıyorum dünyaya
Hayır ölmüyorum, solumaya yemek yemeye falan devam ediyorum. Hatta zamanı gelince çoşkulu bir şekilde iş falan da yapıyorum

Sonra gece oluyor
Bütün renkleriyle yalancılar köşelerine gidiyor uyumaya
Ve benim aklımda tek bir şey var sadece tek bir şey

Bir çift göz

Sadece bu ve buna ilintili şeyler

EVET geceye de takılmışım

Ama görmeniz lazım kardeşler, bilmeniz lazım
Çılgın bir şekilde şaka gibi
Bir madde düşünün o kadar sağlam ki öyle güzel örülmüş ki hiçbir şey onu delip geçemez
Bir çift göz
Paramparça ediyor.
Bir dağın görebildiği gibi spektrumdaki her rengi paylaşmak istiyorum
Yüzünde bir tebessüm bırakmak
O GÖZLERDE BİR ÇİFT YAKAMOZ YAKMAK
Girdap gibi çekiliyorum
Çaresizim ve hayatımda ilk defa bu umurumda değil
Ölümden Yaşama kadar olan o iki zıt kutup arasındaki her şey olumlu geliyor o gözlere bakarken
Herşeyi hissetmekten uyuşmaya kadar olan bütün şeyler kabulum
Bütün çığlıklarım boşlukta kaybolsun veya yankılansın
UMURUMDA DEĞİL
Sadece bir kere daha baksın

EVET ulaşamıyorum ellerine
Hatta konuşamıyorum kulağına
Bazen cesurca atlıyorum uçurumdan, bazense korkakça kaçıyorum tehlikelerden
UMURUMDA DEĞİL
Sen bana bak, gül o gözlerinle
İşte umursadığım tek şey o
Bütün tabiat bütün canlılığıyla orada
Kainat gülümsüyor bana varlığıyla
Anlatamıyorum ki kardeşler
Şöyle düşünün
Hani o buz gibi bir kış günü vardır, kar falan çökmüş etrafa
Onun buz şafağında ciğerlerinizi yakarcasına bir soluk alırsınız
Ve birde serin bir yaz akşamı vardır
Sabaha karşı sahilde kafanız bi dünya
Denize dalarsınız
İşte onların ortak noktası çıkış noktası
Gözlerine gömülü
Öldürüyor beni kardeşler
Ve beni hayatta tutan tek şey
Ölüm gibi
Ölümden beter
Yaşam gibi
Yaşamdan güzel


İşte orası benim varlığımı kaybettiğim yer kardeşler

1 Ekim 2014 Çarşamba

Mavi Gökyüzü

Mavi bir gökyüzü var biryerlerde
Güzel kuşlar uçar semalarında

Ölümün kalbimize enjekte edildiği bu kahrolası zamanda
O semaların altındaki bahçelerde yetişmiş insanlar
Ellerinde bir kandille bu çöplükte sürüne sürüne gidiyorlar
Zehir damarlarımıza karışırken bir damla şifa için ağlıyoruz

Sincaplar için ve buzağılar için
Ölüme meydan okuyoruz

Karşımızda bir dev var
Yalanın oğlu,köleliğin kardeşi

Kafamıza attığı kayalar hiçbirşeydi aslında
Kardeşlerimiz tarafından atılmasaydı...

Ama olsun
Karanfilin keskin kokusu
Ve elimizdeki bir damla sevgi
Devi bile imana getirir

Korktuğumuzdan değil de
Canımız çok acıdığından
Özlemimize dayanamadığımızdan
Gözlerimiz kapanıyor
Yıllardır uyumamış gibi uykunun tatlı huzurunu unutmuşuz
Öyle bir hakikat ki bu
Uykularımız kabuslardan çekilmiş bir film

Ama kalbimize sokulmuş bu enjektörün iğnesini kırıp atıcaz

Kalbimiz bir kere delindi ama
Zehirlerimizden bir ateş yakarız
Zamanı gelince belki bu ateşte bizde yanarız
Ve küllerimiz mavi semalara savrulur

12 Eylül 2014 Cuma

Bir Delinin Çıkmazı

Yabanıl meyvalardan yenilebilecek olanları toplamak üzere ormanda dolaşmaya çıkmıştı.Toplayabildiğini toplar,belli bir kısmını tüketir,belli bir kısmını kurutup kışın yemek için saklardı,kendine yetebildiği kadar yeterdi,yetemezse biraz aç kalırdı ama idare ederdi.

Kışın evi çok soğuk olurdu,istediği önlemi alsın,her kış bayağı bir üşür,ağır hastalıklar geçirirdi ama eninde sonunda iyileşirdi,çok dert etmezdi.

Ormanda dolaşıp çeşitli meyvalar toplarken sıcak bir rüzgarın yanağını okşadığını hissetti.Alışılmadık derecede sıcak olan bu rüzgarı takip edince su sesi duymaya başladı.Sesi takip ederek bir uçurumun başına geldi.

Karşısında bir kanyon duruyordu,şu zamana kadar burayı fark etmediğine şaşırdı,daha önceden fark etse evini buraya yapardı.Bulunduğu noktanın yirmi metre kadar aşağısında bir kaplıca havuzu bulunuyordu,su o havuzdan beş metre aşağıdaki başka bir havuza dökülüyordu.Havuzlardan yukarı doğru sıcak buhar yükseliyordu ve bulunduğu bölgede bile fark edilebilecek derecede ısıyı değiştiriyordu.Oluşumlar ise inanılmaz derecede güzeldi,ısı değişimi sebebiyle uçurumun başından kaplıcaların kıyısına kadar bitki örtüsü durmadan değişiyor,rengarenk bir çeşitlilik sunuyordu.

Manzaraya ve ısıya aşık oldu.

Çünkü o üşürdü,çok üşürdü hemde,kimse bilmezdi ama götü donardı.

Fakat yamaçlar çok dikti,uçurumdan inmesi çok zordu,yukarıları doğru uçurum gittikçe yükseliyordu,yukarıdan girme şansı yoktu.Aşağılara doğru baktığı zamansa bir süre sonra kaplıcaların çok yüksek bir şelaleden döküldüğünü gördü,ondan sonrası zaten ormanın normal yapısıyla aynı özellikleri gösteriyordu.

Tekrar ilk bulunduğu noktaya döndü.Kayalara çok dikkatli basarak inmeye başladı.

Üç metre kadar inmişti ki ondan sonrasının imkansız olduğunu fark etti.Basacak bir kaya yoktu,içeri doğru yontulmuştu büyük kaya,alt çıkıntılara basmayı çalışması ise ölüm demekti,hiçbir şansı yoktu.

Vazgeçti.

Çok üzüldü ama yapacak bir şey yoktu.Ama öyle normal bir üzülme değil kahroldu,haftalarca kendine gelemedi,normal hayatını devam ettiremedi.

Bir süre sonra ufak ufak alışmaya başladı.Soğuklar geldi geçti,unutmuştu artık orayı.

Bir güz zamanı biraz kafası güzelken ormanda yürüyordu,kafasındaki düşüncelerden nereye yürüdüğünü bile bilmiyordu aslında,ve tekrar sıcaklığı hissetti.

Eşeğin aklına karpuz kabuğu düşmüştü bi kere,tekrar oraya gitti.

Kaplıcalar ve doğal güzellikler aynı şekilde gülümsüyordu ona.

Resmen onun için yaratılmıştı burası,kulübesini suyun kenarındaki kayalara yapar,sıcak ve mutlu bir şekilde ömrünü geçirebilirdi.Hem kaplıcaya çok iyi bakardı o,şu anda evinin bulunduğu konuma üç kilometre mesafedeki köy ile evi arasındaki yolu ağaçlarla kapatıp yolu kaplıcalardan olanca uzağa çevirebilirdi,zaten yılda bir iki ziyaretçisi olurdu.Böylece kaplıcaları insanlardan uzak,güvende tutabilirdi.

Daha da çeşitli bitkiler dikerdi oraya,cennete çevirebilirdi.

Saatlerce düşündü,halatla inmekten atlamaya kadar her ihtimali düşündü ve en son merdiven yapmaya karar verdi.

Koşar adımlarla evine gitti,odunları kesti biçti ve sonunda o büyük kayadan alttaki büyük kayaya uzanabilecek bir merdiven yaptı.

Yine koşar adımlarla döndü ve uçurumdan sarkarak merdiveni iki kaya arasında uzatmaya çalıştı.

Aşağı kaysa kesinlikle ölürdü ama bu riski göze aldı.

Sonunda merdivenin bir ucunu alttaki büyük kayanın çıkıntısına oturttu,öbür ucunu da üstteki kayaya yasladı.Tekrar indi kayaları ve merdivene bir ayağını koydu.Taşıyabileceğinden emin değildi,birkaç tereddütlü adımdan sonra yine riski göze alarak indi.

Başarmıştı kalan kayalarda elleriyle inmeye müsaitti,sonunda kaplıcanın kıyısına vardı.

Kalbi çok hızlı çarpıyordu,böyle bir doğal güzellik olamazdı,yeşilin en koyu tonuyla örülmüş kanyonun ağzı aşağılara doğru kendini kızıl kayalara bırakıyor,bir süre sonra o kayalar sararıyor,beyazlaşıyor ve çeşitli renklere bürünüyorlardı,kıyılara yakın yerlerde pembe,kırmızı,mavi ve çok çeşitli renklerde çiçekler vardı,yukarılara doğru bunlar çiçekli bitkilerden ağaçlara doğru,en son çam ağaçlarına doğru evriliyorlardı.

Kanyonun tepesinin iki kenarındaki ağaçlar kanyonun üstüne bir çatı kurmuş gibiydi ortalarında iki metrelik bir boşluk vardı ama güneş ışığını büyük oranda tutuyorlardı.Cennetin kendisine inmişti aslında.

Keşfetmek için sabırsızlanıyordu,karşı yamaçtaki kayaya baktı,oraya yapacağı kulübeyi düşündü,belki hemen yanını çiçeklendirirdi,çatısına sarmaşık örerdi.

Soyundu ve suya girdi.Huzur ve rahatlığın verdiği uyuşukluk bütün bedenini sardı.Kaybolmak istedi o an,burada bu suyun içinde eriyip gitmek istedi,sonsuza kadar buranın bir parçası olmak istedi,aşık olmuştu ve doğa ona karşılığını veriyordu.

Bir süre keyfini çıkardıktan sonra giyindi ve eve koştu.Her ihtimale karşı ihtiyacının biraz fazlası kereste aldı.Kendi yaptığı tahta arabasına yükledi hepsini ve yola koyuldu.İlk olarak merdiveni kayalara sabitledi.Bir kaç gün boyunca saatlerce çalışıp kendine bir kulübe yaptı.Kulübeyi bitirdikten hemen sonra evini taşıdı ve kanyonun girişine tarla sürmeye başladı.Bir hafta içinde tamamen taşınmıştı.Çok mutluydu,her gün mükemmel bir mutlulukla kalkıyor,çiçeklerle uğraşıyordu,evinin her tarafını çiçekler kaplamıştı,hayattan daha isteyeceği hiçbir şey yoktu,orada huzur içinde yaşlanıp ölebilirdi.

Her şeyden önemlisi artık üşümüyordu.

O yaşamı burada bulmuştu.

Havalar soğumaya başladı ama o hiç hastalanmadı,hayatında hiç olmadığı kadar hevesle çalışıyordu oraya hak ettiği sevgiyi vermek için.

Derken yağmurlar başladı.Artık ağaçlar yapraklarını dökmüş,kışa hazırlanıyorlardı.

Çiçekler ölmeye başladığı için çiçeklerle uğraşmayı bırakmıştı,baharda tekrar yeşereceklerdi zaten,her gün kalkıp kaplıcanın üstünde yüzen dökülmüş yaprakları izliyor,adeta kendinden geçiyordu.

Her mevsimde cennetti burası

Her hali ayrı güzeldi

Her şey yakışırdı buraya.

Kış gelince fırtınalar çok şiddetlendi,bazı geceler kulübesi zangır zangır titriyordu,o da içten içe yıkılmasından korkuyordu.

Kar geldiğinde yağan karın sıcak su buharının içine girdiği anda suya dönüşmesini büyülenmiş bir şekilde izliyor,gördüğü her görüntünün içinde sonsuza kadar kaybolmak istiyordu.

Yine anlatılmaz hislerle ve bu hislerin yarattığı düşüncelerle geçirdiği bir günden sonra kulübesine girip döşeğine yatmıştı,havalar çok soğumuş olmasına rağmen battaniyesini beline atıp uyuyabileceği kadar rahattı orası.

Sabah üç gibi bir çatırtıyla aniden uyandı,daha neler olduğunu anlayamadan kendini suyun içinde buldu.

Yağmurun ve fırtınanın çok şiddetlenmesi suları yükseltmişti ve kulübesini yıkmıştı.Kafasını çıkarıp nefes aldığında akıntı onu havuzun sonuna doğru son sürat sürüklüyordu.

Ayağını havuzun kenarına koyup bir süre direndi fakat suyun onu hala iteklediğini anlayınca çok zorlukla havuzun kenarındaki kayalardan birinden çıkmış bir ağaç köküne tutundu.

Döşeğinin,battaniyesinin ve kulübesinden arta kalanların şelaleden aşağı uçuşunu izledi.

Çok üzgündü ama kızgın değildi,buraya kızamazdı,burası ona onun verdiğinden çok fazla şey vermişti.

Bir süre sonra bin bir güçlükle sudan çıktı ve rüzgarın vurmasıyla akabinde titremeye başladı.Koşarak eski kulübesine gitti,ama eski kulübesi boş ve çok soğuktu.Islak kıyafetlerini çıkarıp her ihtimale karşı bıraktığı yırtık bir battaniyeye sarılıp sabaha kadar titredi.

Hayatı boyunca daha üzgün olmamıştı,aşkını yitirmişti.

Sabaha ateşi çıkmıştı,hastalıktan geberiyordu.Nasıl yaptığını bile hatırlamadan kıyafetlerini giydi,battaniyeyi üstüne sardı ve ambarına gitti.Kendine birkaç gün yetecek kadar alıp geri döndü.Sonra evin ortasında bir ateş yaktı ve ateşin başında günlerce titredi.

Üzüntüsünden doğru düzgün iyileşemiyordu bile,haftalarca üşüdü ve bir gün üşümeden uyandı.

Kaplıcalara doğru yürüdü ve ambara girdi,gerekli birkaç malzemeyi aldıktan sonra kaplıcaya baktı.Fırtınalar geçmiş ve karlar erimeye başlamıştı.

Bir süre buharda ısındıktan sonra çıkınını açtı ve gülmeye başladı.

Deliler gibi birkaç dakika güldükten sonra gülümsedi.

Eşeğin aklına karpuz kabuğu düşmüştü.



17 Ağustos 2014 Pazar

Üç Ölüm


Esasında üç ölüm vardır
Sevginin ölümü
Gözlerin ölümü ve
Ellerin ölümü

Sevgiyi öldüren tamah ve sadakatsizliktir
Gözleri öldüren yalandır
Elleri öldüren ise zulüm

Peki üçü aynı anda ölürse ne olur?
DEPREM OLUR!
On yedi ağutos da bunlardan oldu zaten
Siktiğimin yalancıları
Herşeyle oynarlar
Sadece ve sadece ve sadesadece kendi iç çelişkilerini sana yüklemenin öbür yoludur bu
Ve işin komik tarafı
Bu insanlar en çok
KENDİLERİNİ KANDIRMAKTA UZMANDIR
Bilinç ile bilinçaltı arasına yalanlardan oluşan bir duvar örerler
Ve yüzlerinde sikimsonik tatminkar ifadelerle 'ehe mehe' diye vicdani masturbasyonlarını yapmış şekilde ortalıkta dolanırlar
Ortalıkta dolanmayın oğlum
Ortalığı kirletiyosunuz

Evet küfür iğrenç birşey
Ve küfür ediyorum
Çünkü cahilim

Peki tamahkarlara ne demeli?
Ağızlarından salyalar akıtarak pörtlek gözlerle etrafı kollarlar
Yooooo aman canım olur mu öyle şey çok asil insanlar bunlar aslında yanlış tanımışsın

Yanlış tanımak için iyimserlikten oluşan kör gözlükleri takmak gerek

Daha yanlış tanımak için kötümserlikten oluşan siyah tişörtler giymem gerek

Yanlış tanımadım,tanımayı yanlış tanımladınız canım efendim

Lütfen kalıplardan arınma kaplıcalarına girip geliniz,sevgiler

Zulmedenler?

Onlara diyecek lafım yok
Onlar zaten kendilerini lanetleyen beceriksiz büyücüler
Heeee

Birde bunların beceriklileri var
Elleriyle zulmedip gözleriyle mazlum olanlar
Yalanlarla yalanları birleştirip yalan ile müteahhit olanlar
Onlar varya

Onların ta mına koyim

Onlardan bi bok olmaz
Olsa idi vicdanları beş yıldızlı otelden kombine almazdı

Ve sen ---
Evet sen
Kaçma lan sen kabullen bunu artık
Sen busun işte
İdeanda reddettiğini sandığın bütün pisliklerin pratikte buluşma noktası

Yalanlarını yık diyeceğim ama yalanlar ile muhattap olamayacak kadar tahammülsüzüm

Yıkabilirsen bir daha deneme bile git bi köşede öl
Hakettin çünkü bu rezilliği

Ve ben
Evet ben
Nefret saçıyorum
Çünkü acizliğini belirtmenin acizlik sayıldığı bir problemdeyiz

Nefretten nefret ediyorum
Lakin haklı nefretimi haksız aflar uğruna çöpe atacak değilim

Keyifle hazla üreterek bekliyorum
Suratına gülmeyi ve ölüme tekme atmayı bekliyorum
Ölümü öldürmek gibi bir gayem var
Ve gayemi gerçekleştirmeden gitmiyorum.

24 Mart 2014 Pazartesi

Aşk

Gece boğazıma boğazıma çöküyor
Özgür ve soğuk bir yel esiyor
Bağrıma çekiyorum seni
Nefesim bağırıyor sen diye

Ay gözüme batıyor
Ve o dünya
Kirli sokaklar
Üstlerine yürüyoruz

Korkusuzca
Ve yıkarcasına

Sonra uyanıyorum
O an geçiyor
Yokluğun benliğimi kaplıyor
Ve benliğim yok olmak istiyor
Sen yoksan bende yok olmak istiyorum

Hahahahahha
Hayaller mi?

Hani şu ölü doğanlar,düşük yapanlar?

Ben küsmüşüm onlara
Çok kandırdılar beni

Tekme atıyorum boş bir şişeye
Hani bu tezatlığın,kahpeliğin,şerefsizliğin sebebi o sanki

Sokak lambaları bana bakıyor
Ben onlara bakmıyorum
Umurumda değiller çünkü

Seni arıyorum
Köşe bucak
Çiçek yaprak

Bulamıyorum

Sadece park etmiş arabalar var
Utanmadan park etmiş arabalar

Bu kadar ruhsuz park edilebilir mi ya
Varlığınız ruhsuz

Bir sigara yakıyorum,sanki dermanım ondaymış gibi
Sigara tiksinmiş benden,en az benim ondan tiksindiğim kadar

Nerdesin laaaannn
Yoksun laaaann

Napıcam beeeeeeeenn
Yoksan napıcam

Kilit misin lan sen
Eylem yapabilme kabiliyetimi nasıl kitliyorsun lan

Neden çoktan kazılmış bir mezar arıyorum ben
İçine girip sessizce yok olabilmek için

Asfalt gibi hissediyorum tam olarak
Özgür geceye yakışmıyorum ben
Çünkü var olamıyorum,varlığımdan acı duyuyorum,acı duyduğum şeyden tiksiniyorum

Senin olmadığın tüm varlıktan tiksiniyorum
Kusasım geliyor
Kusmaktan tiksiniyorum
Kusmayayım diyorum
Kusmamaktan bir o kadar tiksiniyorum

Sonsuz azap!?
Çok mu derinine düştüm gözlerinin
Demek ki boğulacağım burada

Ya sende en az benim kadar biliyorsun
İçimde bir sen taşıyorum
Ama ben sadece sendeki benden ayrılan bölüme değil
Komple sana aşığım

Aşk öyle sanıldığı gibi çok güzel duyguların toplamı falan değil
Bir o kadar çaresizlik,ümitsizlik,üşümektir aşk

Ve ben
Kendi kendinin içinden çıkamamışken
Sen denizinde kaybolmuş bir deli
Yalnız,yaralı,saldırgan ve savungan
Ürkekçe kaçan bir geyik
Bir on beş kişiye saldıran
Merhem niyetine sigarayla mizahı karıştıran
Aklıyla dünyayı kurtaran
Vücuduyla kendi haline ağlayan
Gözlerine hayran
Harbi hayran
Çok hayran
Baya baya hayran
Saçlarından kayan
Küçük kahraman
Büyük hüsran
Ve deli

İşte bu deli var ya
Sana koşarken düşüp ölecek
Bunu bilesin
Ya da bilmeyesin
Hisset yeter

Hisset.