30 Ocak 2013 Çarşamba

Eğitim Hakkında

Çok iyi giriş yapabilen biri değilim,o yüzden ne anlatacağımdan bahsedip direk girişeceğim.

Bu yazıda elimden geldiğince objektif olmaya çalışarak,gözlemlerime dayanarak eğitim sisteminin psikolojik,ekonomik ve sosyal boyutlarına değineceğim.

En başta sormamız gereken soru ''Eğitim nedir?''olmalıdır.Eğitim bir öznenin,öğrendiği,sahip olduğu bilgiyi,davranışına yansıtması durumudur.Bu yüzden bu sürecin adı ''Eğitim,öğretim''dir.Aslında mantıklı olanı ''Öğretim,eğitim'' dir ama öyle alışılagelmiş.

Niye böyle bir kurum mevcut?
Toplum olarak gelecek nesillere benimsenmiş ahlak kurallarını öğretmek ve sosyal hayatta gereken donanımın sağlanması için.''Bizde böyle mi?'' bunu birazdan konuşacağız,kurumun varlığının doğruluğu,yanlışlığı ise tartışma konusudur,bundan önce devleti tartışmak gerekir,bunu da başka zaman yaparız umarım.

''Eğitim kafayı geliştirmek demektir,belleği doldurmak değil'' Mark Twain.

Aynen Mark abinin dediği gibi eğitim bizim ülkede belleği doldurmaktan ibarettir.Bunun böyle olmasının bir çok nedeni vardır ama en önemlisi emperyalist güçlerdir.Emperyalizm ve kapitalizm cehaletten beslenir ve bir toplumu kontrol altına almanın,nesilleri aptallaştırmanın,köleleştirmenin en iyi yolu eğitim sistemini telef etmektir.Sanırsam bizim eğitim sisteminin ağırlaştırılması,yozlaştırılması 68 Kuşağından sonra yapılmıştır.

Çağımızın hakim sistemi kapitalizmden bahsetmek icap ediyor burada biraz.
''Kapitalizm nasıl işler?''
Genel olarak üretim araçlarına sahip kesimin,işçi sınıfı üzerindeki hakimiyetinden doğar.Yani mülk sahibini üstün konuma getirir.Ama günümüz kapitalizmi evrenselleşmiştir ve evrensel anlamda bir aptallık olması icap etmiştir.Bu aptallık iste madde ile sağlanmaktadır.Günümüzde iletişim araçlarının gücü müthiş boyutlara ulaşmış böylece asimile etmek,yozlaştırmak çok kolaylaşmıştır.Kapitalizmin temel ilkesi olan ''Madde sevgisi'' okul öncesi dönemde zihinlere işlemeye başlamıştır.Amerikan dizilerinde,filmlerinde borç istendiğinde vermeyen,paranın peşinde koşan sempatik karakterler yaratılmış ve fark ettirilmeden parada bir hikmet olduğu düşüncesi zihinlere sokulmuştur.

Kapitalizmin en önemli ikinci silahı hazdır.Maddenin haz getirdiği düşüncesi bilince işlenir,yine aynı dizi ve filmlerle,insanların mutluluğu maddeye bağlanmıştır.''Eşini mutlu etmek isteyenlere,tek taş'' '' AA!! HAYATIM ARABA MI ALDIN SENİ SEVİYORUM!!'' kimsede çıkıp '' Eşim öküz müsün? Taşla mutlu oluyorsun.'' dememektir.Kimse çıkıp eşini mutlu edenin aslında taş değil,taşla yapacağı gösteriş olduğunu sorgulamamaktadır.Tabi ki çok özel ve kaliteli yapıtlar var,genel konuşuyorum,özellikle ''Holywood'' böyledir.Cinsel haz,ulaşılacak en son hazdır mesajı verilir,böylece ''Hedonist,Pragmatist,İndividüalist,Egoist'' felsefeler yayılır.

''İki şey dünyaya hükmeder;biri kılıç,diğeri düşünce.Kılıç eninde sonunda düşünceye yenilir.'' Napolyon.

Günümüzde düşünce bozuk,insanlar cahildir ve kapitalizm bize böyle hükmetmektedir.Bu günlerde bu aşırı boyutlara ulaşmış,burjuvazinin çocukları Ipadlerle,Iphonelarla büyürken,lümpenleşmiş proletarya,son model bir telefon için böbreğini satabilecek hale gelmiştir.Sanal nesiller oluşmaktadır,kendini kanıtlama dürtüsüyle fark etmeden bütün özelini sanala koyan,kendini kanıtlama arzusundan gözü kör olmuş,gösterişçi,sanal nesiller yetişmektedir.

Bu çocuklar zihinlerine tohumları atılmış bu düşüncelerle okula başlarlar,yaratıcı,hayalgücü geniş,saf çocuk zihinleri burada katledilmeye,istismar edilmeye,kapitalizmin kalıbına sokulmaya başlar.Çocuklar on altı sene sürecek bu eğitim sürecinin,on iki yılında saç,sakal,kılık,kıyafet,kurallar,yönetmelik gibi saçma sapan şeylerle aktif olarak psikolojik baskı altında tutulur,bir otoritenin varlığı hissettirilir,faşist,militarist bir disiplinle çocuk yetiştirilir,kendi düşüncelerinden utanan,düzenin,genelin şekline girmeye çalışan bireyler oluşur.Daha ilk sınıflardan ''Ben okumayacağım,basketçi olacağım'' gibi bireysel eğilimlerini,ilgi alanlarını yaşamak isteyen çocuklar ''Okumayacaksın da çöpçü mü olacaksın?Okuda adam ol!'' gibi saçma sapan,etiği olmayan,temelsiz,işçi sınıfını hor gören cevaplar verilerek susturulur.

İlerleyen yıllarda,dersler bahane edilerek çocuklar yaptıkları sporlardan,uğraştıkları sanat dallarından,ikisine de alamadığımız uğraşlardan uzaklaştırılır,böylece çocuk farklılığını temsil eden son nesneden de kopmuş olur,artık var olabilmesi için düzende yukarılarda olmalıdır.Orta okulun ilk yıllarında bu çocuklar akıl almaz bir yarışa sokulur,bu yarış uzun yıllar devam edecektir ve çocuğun zihnine bireyci,maddeci,egoist temeller atacaktır.Çocuğun ilişkilerinde çıkar gütmesine sebep olacak,varlığı sıralamada yukarıda olmakla sağlayacağını düşündürecek,hayata pragmatist bakmasına sebep olacak,sürekli daha fazlasını,daha iyisini isteyen,maddeyi seven,hedonist,kibirli,hırslı,yarış atı gibi bireyler ortaya koyacaktır.

''Ölesiye çalışarak kazanma hırsı,başarı güdüsü ve sahip olma tutkusu,ekonomik etkinlikleri insan yaşamının ana hedefi ve amacı haline getirerek,insanın doğal yaşamdan ve ahlaki değerlerden uzaklaşmasına neden olur.'' Karl Marx

Bu devran lisede de aynı şekilde devam eder,tek farkı ergenliğin ve bitişinin yaşandığı bu dönemde kemikleşir,iyice oturur,az önce kullandığım bütün sıfatlara sahip bireyler bu zihniyetle ömür boyu para peşinde koşarlar,çoğu bulamadan boş bir yaşam geçirerek ölür,bulan da burjuvazi sınıfındaki saten örtülü yatağına yatar,dünyayı umursamadan.Peki nasıl oluyor da yüzde doksanından fazlası ahiret inancına sahip bir toplum,böyle hayatlar geçiriyor? Burada eğitim sisteminin gücünü ve yozlaştırılmış dini çok net bir biçimde görebiliriz.

''Eğitimin yapamayacağı hiç bir şey yoktur,hiç bir şey onun etki alanının dışında kalamaz,kötü ahlakları iyiye çevirebilir,kötü ilkeleri yıkar ve yerine yenilerini koyar,insanları melekler seviyesine çıkarabilir.'' Mark Twain

Yine Mark abiye katılmaktayım,günümüz dünyasında bu süreç tersine işlemektedir,iyiler kötü olmakta,melekler şeytan olmaktadır.Bir sistemin,ideolojinin,kişinin kötü olması için adında ''Kötü'' geçmesine gerek yoktur,yaptıklarından iyi veya kötü olduğunu anlarsınız.

Dinin yozlaştırılmasına gelince,bundan bin dört yüz yıl önce Ebuzer'in karşısında duran zihniyet,bugün hakim zihniyet olmuştur.''Zekatımızı verirsek tamam,çalışıp kazandım,hakkım'' gibi iddialarla mülk ve paranın adaletsiz paylaşılmasına gerekçeler bulunmaktadır.Ulan her şeyden önce bir ülkede yol kenarında çocuklar dilenirken,mendil satarken,çalışırken,komşu ülkelerde açlıktan ölürken,savaşta öldürülürken insan nasıl kendine yetenden fazlasına hakkım diyebilir?

''Mülk Allah'ındır!'' Nur 42

'' Doğrusu şu ki,siz yetime ikramda bulunmuyorsunuz,yoksulun doyurulmasını teşvik etmiyorsunuz,mirası derleyip,toplayıp yiyorsunuz,malı devşirip,depolatacak bir sevgiyle seviyorsunuz.'' Fecr 17 - 20

''Ey iman sahipleri! Şu bir gerçek ki,hahamlardan ve rahiplerden bir çoğu halkın malını uydurma yollarla tıkabasa yerler ve Allah'ın yolundan geri çevirirler.Altını ve gümüşü depolayıp da onları Allah yolunda harcamayanları korkunç bir azapla müjdele! Biriktirdiklerinizle dağlanacaksınız.Kenz ateştir.'' Tevbe 34 - 35

''Komşusu açken,tok yatan bizden değildir'' Hz.Muhammed

Burada Allah yolundan kasıt,Allah'ın yaşamamızı istediği yoldur,bu yolda hayır yolu,dağıtma yoludur.İhtiyaçtan fazlasını biriktirmek yasaklanmıştır.Bu hahamların,rahiplerin günümüzde din tüccarlığı yapanlardan hiç bir farkı yoktur.Bu ayetlerle,günümüz yaşantısını karşılaştırdığımızda,insanların dinlerini ne kadar bildiklerini kavrayabiliriz.Dini baş örtüsü gibi basit konulara indirgemiş,hiç bir faydası olmadığı halde Arapça Kuran okumak sanan,dinin egemenliğini Osmanlı gibi çarpık bir hükümdarlıkta görmüş,peygamberlerini,Allah'ını tanımayan insanlarla doludur her taraf.Paraya tapan bu insanların putperestlerden farkı yoktur.İhsan Eliaçık'ında dediği gibi kapitalizme abdest aldırmıştır bunlar.

''Allah;hakkında birbiriyle didişen ortakların bulunduğu bir adamla,bir tek ere teslim olan bir adamı örnek verdi.Örnek olarak bu ikisi eşit olur mu? Hamt yalnız Allah'adır! Ama onların çokları bilmiyorlar'' Zümer 29

Ey dostlar!Hem paraya tapıp,hem Allah'a tapamazsınız,bir karar verin artık,yaptığınız şirktir.Genel olarak birey üzerindeki etkileri bunlardır sistemin.

'' İnsan en çok sevdiği şeye tapar.'' Hz.Ali

Olaya birazda ekonomik yönden bakınca sistemin çarpıklığı göze batmayacak gibi değil.

Bir kere özel okul,devlet okulu diye bir ayrım var,parası olana ayrı muamele daha üstü açık yapılabilir miydi?Sorsan liberalist zırvalarla üstünü kapamaya çalışırlar,aynı rahiplerle hamamların uydurma yollarla malları tıkabasa yemesi gibi.

Ekonomik anlamda sömürdüğü,asgari ücretle geçinmesini beklediği,en az üç çocuk diye de gazladığı işçi sınıfını devlet eğitimde de sömürmektedir,ki devlet denen kurum bireylerin ''Beslenme,barınma,sağlık,eğitim,güvenlik'' ihtiyaçlarını karşılaması için oluşturulduğu halde.Devletin amacına terstir bu.Bizim devlet fahişe gibi davranıyor,parası olana veriyor,olmayana vermiyor,kapitalizm bütün dünyayı bu mal sevgisi,bu para düşkünlüğü ile fahişeleştiriyor.Sonra sınav için gidilen dershaneler var.Dershanenin varlığı bile durumda ki çarpıklığı göz önüne seriyor.Ulan okulda öğreniyorsam niye dershaneye gideyim?Okulda öğrenmiyorsam niye öğrenmiyorum?Parası olmayan eğitimden mahrum mu olacak?- Artık ne kadar eğitim denilebilirse-.Bu ne lan devlet parası olan çocuğuna ayrı muamele yapıyor,olmayana ayrı muamele yapıyor.Dershane denilen bu kan emici kurumun misyoneri de boldur,beyinleri fena yıkarlar,siz biliyorsunuz ben isim vermeyeyim.

Bunların hepsi güçsüz olanın eleneceği - Doğal Seçilim -  aptal bir sınav için.Sınav sadece ezber yeteneği konusunda seçici,onun dışında bütün ilimi ve bilimi beş tane şıkka indirgeyen,beyinleri uyuşturan bir gerizekalılık,insanları istedikleri şeyi yapmaktansa para kazanacakları şeyi yapmaya iten şerefsizlik.Bu sınava hazırlık sürecinde tamamen farklı konulara yeteneği,ilgisi olan çocuklar,bu aptal sınavda başarılı olamayınca kendini aşağılık görerek,aşağılık kompleksine kapılır,toplum tarafından horlanır,küçük görülürler.Beş tane şıktan doğru olanı ezberleyemedi diye hemde.

''Aslında herkes dahidir.Ama siz kalkıp bir balığı,ağaca tırmanma yeteneğine göre yargılarsanız,tüm hayatını aptal olduğuna inanarak geçirir.'' Albert Einstein

Sosyal anlamda bakar isek bu bireylerin,bu çıkarcı zihniyetlerin oluşturduğu bir toplum oluşur.Zaman içerisinde yozlaşan eğitim de,sistem de,din de toplum tarafından kanıksanır,sorgulandığı zaman '' Doğrusunu sen mi biliyorsun?'',''Böyle gelmiş,böyle gidecek değiştiremezsin.'',''Dedem öyle dedi.'' gibi saçma salak cevaplarla karşılaşılır.Dostoyevski'nin ''Kumarbaz'' kitabında Aleksey İvanoviç'in ağzından söylediği şu sözler durumun özetidir.

''Oldukça sık sık şampanya içmeye başlamıştım.Çünkü ikide bir üzüntüye kapılıyor,canım sıkılıyordu.Her bir kuruşun üzerine titrenen,basit,çıkarcı bir burjuva topluluğu içinde yaşıyordum.''

Dostoyevski bugün hayatta olsa,alkol komasına girerdi herhalde.

Yani dostlar artık bitirsem iyi olur herhalde çok uzattım,bu pislikten kurtulmanın tek yolu bilgidir,hayaldir.Bu düzeni insanlar kurdu,insanlar yıkabilir.Siz siz olun zihninize yapılan bu çirkin müdahaleleri engelleyin,doğru bilginin peşinden gidin.Hatalarım varsa affedin,gözlemlerime dayanarak düşüncelerimi yazdım.Gerçek anlamda eğitimli bireyler kalkabilir bunun altından.

''Hiç bir zaman okulumun,eğitimimi engellemesine izin vermedim.'' Mark Twain

''Hiç bilenlerle,bilmeyenler bir olur mu?'' Zümer 9

''Yer yüzündeki alimler,gökteki yıldızlar gibidir.'' Hz.Muhammed

''Hepimiz Amerika'da yaşıyoruz!'' Rammstein


29 Ocak 2013 Salı

Bekleyiş Bunun Adı,Umursamadan Beklemek...

Gözlerini kıstı.Güneş tam önünde duruyordu sanki,bakışlarını indirdi ayaklarını soktuğu göle doğru.Uzaktan kuşların cıvıltıları duyuluyordu,tatlı bir ilkbahar günüydü.Beli ağrımıştı oturmaktan,kendini çimlerin üstüne bıraktı.Ah!Ne kadar tatlı bir duyguydu bu,serin berrak su ayaklarını serinletirken vücuduna yakıcı olmayan bir güneş vuruyordu,çimler sırtını okşuyor,hemen arkasındaki kavak ağacı üzerine belli belirsiz bir gölge bırakıyordu;ama bitecekti bunlar,birazdan gelip her şeyin bittiğini söyleyecekti,çevresinden aldığı bütün tadı kaçıracak ve bir daha alınmasını imkansız kılacaktı,kaybolacak bir tada son sarılış,son anda kıymet bilmekti bu,avucuna biraz toprak aldı,kokladı...Görüşleri idealizme çok yakın olmasına rağmen maddeden aldığı bu zevke şaşıyordu,tekrar gözden geçirince birazdan konuşma bittikten sonra maddeden de zevk alamayacağını hatırlayıp zevkinin yine ideaya bağlı olduğunu fark etti.Kahretsin!Bir kerede haklı çıkmasaydı,bir kerede olsa zevk onu bulsaydı,idealar yanılsaydı ama olmadı.Tükenmişti,aynı oyunu bir kere daha oynamayacak,küllerinden yeniden doğmayacaktı,her doğuşunda benliğinden uzaklaşıyordu,bir kere daha yaparsa kendinden geriye hiçbir şey kalmayacaktı.Varlığının acısını hissetti,yok olmayı diledi o an,bir sigara çıkardı ve yaktı.Sigaranın ona yetmesini diledi,keşke sadece sigarayla yaşayabilseydi.O an ne hissettiğini anlayamadı,hissin bir adı yoktu,kelime karşılı olsa 'Araf ' olurdu herhalde.Hiçbir şeyin yetmediği,hiçbir ümit olmayan,gri tonlarında bir histi bu.Hayata dair bir umudu kalmamıştı,hayır nankörlük etmiyordu,cevap bulamıyordu,kesin doğruları olmayan bu hayatta varoluşçuluğa doğru kayıyordu,anlamsızdı her şey sanki,bulduğu her anlam ağır yaralarla terk etmişti arenayı.Belki anlamlardan bazıları mutlaktı ama bunu asla bilemeyecekti çünkü çoğu düşüncesi taraflıydı,acılar tarafından itilmişti.

Kulağı çimlerin üzerinde olduğundan adımların çıkardığı silik hışırtıyı duydu,dönüp bakmadı görüntüdeki estetiği bozmamak için ama kalp atışları hızlanmıştı.Kalan zamanı da bitmek üzereydi.Kız geldi,yanına çöktü ama ayakkabılarını çıkarıp ayaklarını suya sokmadı her zaman yaptığı gibi.Aslında konuşmasına gerek yoktu bu hareketi bile az sonra olacakların özeti gibiydi ama kafada kurulmuştu bir kere bir sürü cümle arkasındaki öznel niyetler düşünülmeden.Bir süre sessiz sessiz oturdular.Onunda estetik kaygısı güttüğünü biliyordu çocuk her düşüncede yaşayan gibi oda yaşadığı çarpık dünyayı sanatsallaştırma peşindeydi.Sessizliği kız bozdu çocuk sigarasının son nefeslerini çekerken 'Ben' dedi,'Sözü fazla uzatmayacağım.' Bastırmaya çalıştığı heyecanı belli oluyordu,detaycıydı çocuk böyle şeyler gözünden kaçmazdı.''Beni çok kırdın,yaraladın ve bunların telafisi yok,artık bu ilişkiye devam edemem,kendine iyi bak,ne zaman yardıma ihtiyacın olursa senin için orada olacağım.'' dedi.Çocuk konuşmak istemedi,ne kadar hazırlıklı olsa da böğrüne saplanmıştı o bıçak.Kızda son bakışlarını atıyordu göle birazdan kalkıp gidecekti.Son bir kez kızın gözlerine bakmak istedi, o engin denizde son bir kez yüzmek.Utancını bastırıp dönüp baktı.Gururluydu,öfkesini de,acısını da,sevgisini de yansıtmadı o gözlere,ufak bir kayıtsızlık birazda bunalım koydu sadece,içindeki temayı görebilsin diye.Kız fazla uzatmadı,kalktı ve orta hızda adımlarla uzaklaştı.Bitmişti işte,sorgulamayı da bırakmıştı artık ilişkiyi,kurguya yatkın beyni çoğu zaman yanlış anlamlar yüklüyor,yanlış çıkarımlar yapıyordu.Ne yapmalıydı şimdi?Ruhsuz bir bedenle ne yapılabilirdi ki?Ruhunu geri kazanabilir miydi? ''Bağımlılık,nikotin bağımlılığı gibi bir şey,zaman toparlar'' diye düşündü kendiside öyle olmadığını bildiği halde.Küfür etti insan doğasına,ilişki oyunlarına,gidip ayaklarına kapanıp geri dönmesi için yalvarsaydı bu olmayacaktı ama hiç umursamadığını hissettirip,kıskandırsaydı geri dönebilirdi,tamamen algıladığının zıt reaksiyonunu veriyordu karşı taraf.Onun ne oyunlarla kaybedecek yılları vardı,ne de iyi bir yalancıydı.Ele verirdi yüzü onu.Kalktı koruluğa doğru yürüdü,yüksek ağaçların altından çıplak ayakla yürüyordu.Yeterince görkemli bir ağaç bulunca köklerinde parmağıyla küçük bir çukur açtı,cebinden evlenme teklifi etmek için aldığı yüzüğü çıkardı,gömdü.Hayallerini gömdüğü gibi,bilinen ama tamamen korunamamış bir mezar yaptı.Ağlamaya başladı,biliyordu şimdi iyi ağlarsa daha bir beş yıl ağlamazdı.Anılar gözünü kör etti,bunları nasıl görmezden gelecekti,nasıl bir anda yeni bir hayat,yeni hayaller kuracaktı.Şu an bildiği tek şey özgür ve mutsuz olduğuydu.''Bağımlılıklara da,alışkanlıklara da ihtiyacımız var,kusursuz değiliz biz.''diye düşündü.Artık yapacak bir şeyi kalmamıştı,kalanını da kaldıracak gücü yoktu,bir sigara yaktı koruluğun dibinde kendi yaptığı tahta kulübeye gitti.Plağa yaşadığı her şeyi özetlediğini düşündüğü şarkıyı takarken üçüncü sigarasını yakıyordu.Divanın altından silahını çıkardı,sildi,doldurdu,horozu kaldırdı,kalbine dayadı,bir yandanda dumanlanıyordu,heyecanlanmıştı şarkının sonu yaklaşıyordu,kemanlar prestiji verirken '' Ya şimdi,ya asla!'' dedi ve kolları iki yana düştü.Hava o gün kapalı ve ruh haline uygun olsaydı belki bu acıyı kaldırabilecekti ama havanın güneşli olması zıtlığını kaldıramamıştı.Sigarası hala elinde yanıyordu...